İklimlerin
değişikliği konusundaki algımızın her geçen gün karşılaştığımız çevre
sorunları ile birlikte arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bununla
birlikte gelecekte karşımıza çıkabileceği muhtemel iklim değişikliği
sorunları ile halkımızın ve doğamızın baş edebileceği eylemlerin ve
önlemlerin yeterli seviyede olduğunu söylemek mümkün değil.
İklim
değişikliğine sebep olan fosil yakıtların kullanımı, ormanların yok
edilmesi, sulak alanların ve tarım topraklarının kaybedilmesi, yanlış
arazi planlaması ve uygulamaları ile doğanın yaşamsal öneme sahip
süreçlerinin göz ardı edildiği büyüme ve kalkınma hamleleri gelişmekte
olan ülkeleri gelişmiş ülke seviyesine çıkarmayacaktır.
Gelecekte
karşı karşıya kalınabilecek aşırı doğa olaylarının yaratacağı yıkım,
açlık, susuzluk ve sağlık sorunları ile mücadele iklim değişikliğine
uyum konusunda başarılı stratejiler geliştiremeyen gelişmekte olan
ülkelerin kalkınma ve büyümelerinin önündeki en büyük engel olacaktır.
Bu
nedenle kalıcı ve adil bir büyüme için iklim değişikliği ile uyum
ülkemizde bütün plan ve programlarda yerini almalı ve bu uyumun ana
ekseni doğal kaynakların, biyolojik çeşitliliğin ve en önemlisi
ekosistemlerin işlevsel bütünlüğünün korunması olmalıdır.
Orman
varlığımız, nehir havzalarımız, sulak alanlarımız, denizlerimiz,
dağlarımız, mera ve tarım arazilerimiz, barındırdığı doğal, kültürel ve
tür çeşitliliği ile korunan alanlarımız gelecekte meydana gelebilecek
iklim değişikli riskleri karşısında hayat sigortamız ve başta kırsal
kalkınma olmak üzere kalıcı ve gelir eşitsizliğini ortadan kaldıran bir
büyüme için güvencemizdir.
Şehirleşme
ve sanayileşme hayat sigortamızı kesmeden planlanmalı, büyük projelerin
ve yatırımların fizibilitesi toplumumuzun temel ihtiyaçları olan
güvenilir gıdaya ulaşma, temiz suya erişim ve sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkını korumayı garanti altına alan ekosistemlerin işlevlerinin
korunmasını da kapsayacak şekilde yapılmalıdır.
Bugün
ülkemizde iklim değişikliğine uyum konusunda her bireye ve her kuruma
sorumluluk düşmektedir. Her türlü kamu ve özel sektör yatırımları ile
belediye hizmetleri iklim değişikliği ile uyum konusunda ortaya
çıkabilecek riskler değerlendirilerek planlanmalı ve alınması gereken
tedbirler acilen uygulamaya konulmalıdır.
İklim
değişikliğine uyum konusunda kendimize normalinden biraz daha farklı
hatta belki de normal iklim olaylarında bile neden bu kadar yıkıma maruz
kaldığımız sorusunu sormalıyız. Akdeniz’de yaşanan sel felaketleri
bölgenin geçmişte hiç karşı karşıya kalmadığı miktarda yağış almasından
mı kaynaklanıyor yoksa geçmişte bir sünger gibi bu güçlü yağışları tutan
ve dengeleyerek toprağa veren Akdeniz bitki örtüsü Maki’nin kazınarak
bu alanların betonlaşmasından mı ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder